Cenova Dükü’nün 22 yıllık miras davasında yeni karar
Resmi Gazete’de yayınlanan Yargıtay kararına göre Cenova Dükü Ferdinando, 21 Eylül 1956’da vasiyetinde tüm mal varlığını eşi Maria Luisa Alliaga di Ricaldone’ye bıraktı.
Ferdinando’nun ölümünden sonra eşi Alliaga di Ricaldone, 17 Temmuz 1984’te yazdığı bir vasiyetnamede tüm taşınır ve gayrimenkullerini Audero Maria Anna’ya bıraktığını beyan etti. Anna ayrıca 18 Ağustos 1989’da yazdığı bir vasiyetname ile kardeşi Audero Giovanni’yi varis olarak atadı.
Miras belgeleri istediler
Giovanni’nin 2001’deki ölümünün ardından Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açan Marianna Panero, Luigi Audero ve Grazia Audero, Giovanni’nin 13 Ağustos 2001’de açılan vasiyetnamesine göre Cenova Dükü Ferdinando’nun varisleri olmalarını talep etti.
Mahkeme vasiyetname doğrultusunda Cenova Dükü Ferdinando’nun İstanbul’un Beyoğlu semtindeki taşınmazlarının davacı varisler adına tescil ve tesciline karar verdi.
Bakanlığın itirazı kabul edildi
Adalet Bakanlığı, mahkemenin verdiği nihai karara karşı, hukuka aykırılık olduğu gerekçesiyle davanın kanun yararına iptalini istedi.
Temyiz başvurusunda bulunan Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi’nin Cenova Dükü Ferdinando’nun mirasına ilişkin verdiği kararı, sonucu etkilemeden hukuk yararına bozdu.
Neden kırık?
Daire kararında, davacı vekilinin ibraz ettiği vekaletname ve destek vekaletnamesinin aslının veya onaylı örneğinin ibraz edilmediği, eksik temsil ile açılan dilekçe dikkate alınarak kararın esasa göre verildiği belirtildi.
Dava dilekçesindeki talebin mirasçılık belgesi temliki istemi olmasına karşın, talebin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesine aykırı biçimde karara bağlanmasına ilişkin talepten fazla olduğu bildirildi.
Cenova Dükü Ferdinando’nun taşınmazlarının İstanbul’da bulunduğuna işaret edilen gerekçede, 21 Eylül 1956, 17 Temmuz 1984 ve 18 Ağustos 1989 tarihlerinde İstanbul asliye hukuk mahkemelerince yazılan vasiyetnamelerin açılıp okunmasına ilişkin kesin ve kesin tanıma ve tenfiz kararı olmaksızın, mirasçılık belgelerinin söz konusu belgelere dayanılarak düzenlendiğinin doğru olmadığına dikkat çekildi.
Mirasçılık belgesinin hazırlanmasında, ölüm tarihinin prestiji ve merhumun uyruğundaki ülke ile Türkiye ile ölenin bulunduğu ülke arasında karşılıklılık olup olmadığının araştırılmasının uygun olmayacağı da vurgulandı.
Mahkeme evraklarının yeterli bilirkişiye 17 Nisan 2017’de teslim edilmesiyle 18 Nisan 2017’de sunulan raporun kararına destek olduğu belirtildi.